''Halk iradesi, hükümet otoritesinin temelini oluşturmaktadır, bu irade, genel ve eşit oy hakkı ile gizli ve serbest oylama yoluyla, belirli aralıklarla yapılan dürüst seçimlerle belirtilir.''
10 Aralık 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 21. maddesinin üçüncü fıkrası böyle diyor. Oysa Türkiye İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nden tam 42 yıl sonra 1990’lara; hem çok yüksek, hem de çifte barajlı bir seçim sistemiyle ve 12 Eylül cuntasının icazetli partisi, iki dönem üst üste tek başına hükümet kuracak çoğunluğa sahip olmuş, varolan seçim barajlarını bile yetersiz gören Anavatan Partisi (ANAP) iktidarında girdi.
12 Eylül darbesinin icazetsiz partisi Sosyaldemokrat Halkçı Parti (SHP) muhalefet partisi olarak1989’da bir Kürt raporu hazırladı, aynı yıl büyük bir sıçrama ile Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlıklarını kazandı.
1991 seçimlerinde Halkın Emek Partisi’nin (HEP) Kürt milletvekili adaylarından 18’ini kendi listelerinden meclise taşıyan SHP, bu uygulamasıyla Türkiye’nin güneydoğu, doğu illerinde oyunu arttırıp tüm diğer bölgelerde oy kayıplarıyla karşı karşıya kalan parti oldu.
Bu olay sonrası SHP giderek Cumhuriyet Halk Partileşerek (CHP) önce 1994 yerel yönetim ve 1995 milletvekili genel seçimlerinde oy yitimleri yaşayıp, yüzde 10’luk seçim barajını kıl payı ile geçti. CHP olarak katıldığı 1999 milletvekili genel seçimlerinde seçim barajının altında, dolayısıyla Meclis dışında kaldı.
Oysa biri milliyetçi, diğeri de milli görüşçü olan, İslamcı muhafazakar iki parti bir başka süreci yaşıyorlardı.
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve Refah Partisi (RP) 1987 milletvekili seçimlerinde barajı aşamadıkları için meclise milletvekili sokamadılar. 1991 seçimlerine RP çatısı altında tek parti olarak katılan RP ve MHP, bu seçimde kayıtlı seçmenlerin yüzde 13.7’sinin (geçerli oy kullanan seçmenlerin ise yüzde 16,8’inin) oyunu alarak yüzde 10’luk seçim barajını, barajın yüzde 60-70 üzerinde oy alarak aşmayı başardılar.
Bu ivmeyle 1994 seçimlerinde RP, önce İstanbul’un Büyükşehir belediye başkanlığını, ardından da kayıtlı seçmenlerin yüzde 17,5’inin (geçerli oylar açısından ise yüzde 21,4’ünün) oylarını alarak 1995 genel milletvekili seçimlerini kazandı. Hem de yüzde 10’luk seçim barajını aşan 5 parti arasında en yüksek oyla birinci parti olarak. Bu süreçte MHP ise; meclise girebilmek için 1995 seçimlerinde baraja takılıp, 1999 seçimlerinin ikinci partisi olabilmeyi bekledi.
Bu arada HEP’in kısmetine de; Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından kapatılıp, milletvekillerinin hapse atılarak cezalandırılması düştü.
RP İstanbul Büyükşehir belediye başkanlığını kazanıp, 1995 milletvekilliği seçimleri birinci partisi olup, Doğru Yol Partisi (DYP) ile koalisyon yaparak iktidar ortağı oldu. Bu iktidar ortaklığı bir süre sonra RP’nin AYM tarafından kapatılmasını gündeme getirdi. RP, Fazilet Partisi'ne (FP) dönüştü. Fakat FP’nin AYM’ce kapatılması için de çok zaman geçmesi gerekmedi.
1999 seçimlerine gelindiğinde; CHP barajı aşamayarak meclis dışında kalırken DSP (Demokratik Sol Parti) seçimlerin birinci partisi, 1991 seçimlerinde RP listesinde seçime katılıp 1995’de de barajı aşamayan MHP bu seçimlerin ikinci partisi, kapatılan RP’nin yerine kurulan FP seçimlerin üçüncü partisi olarak meclise girdiler.
Bu arada 80’li yılların çoğunu tek başına iktidarda geçiren ANAP’la, 90’lı yılların başbakanlarını partisinden çıkaran sürekli koalisyon lideri DYP, 1999 seçimlerinde ancak dört ve beşinci parti olarak meclise girebildiler. Dolayısıyla bu iki parti yeni bir yüz yıla girerken, kendi yok oluş süreçlerine de adım atmış olduklarını -belki de- görmeye başladılar.
Kürt hareketinin partileşme süreci AYM’nin kapatmaları ve yeni partilerin kurulup, biz buradayız hareketiyle devam etti. 90’lı yıllarda toplam kayıtlı seçmenlerin ancak 1 – 2 milyon kadarı oylarıyla bu harekete destek verirken, 2000’li yıllarda Kürtler meclise, partileriyle değil, bağımsız milletvekilliği adaylığı yoluyla girebildiler.
Meclise bağımsız milletvekilleri olarak giren, mecliste oluşturdukları grup yoluyla siyasi platformda partileşme mücadelelerini sürdüren Kürtler, 90’lı yıllarda yok sayılmalarını 2000’li yıllarda varlıklarının kabulüyle devam ettirmeyi başardılar. Böylece Türkiye bu mücadelenin aynı zamanda Türkiye’nin demokratikleşme mücadelesi olduğunu hem kabul edip, hem de kabul ettirme sürecini yaşar konuma gelmiş oluyor.
İnsan hakları evrensel bildirgesi halk iradesinin temsilini serbest oylama ve dürüst seçimlerle ilişkilendirirken, Türkiye’de siyasetin “temsilde adalet, yönetimde istikrar” ilkeleri üzerinde yükselebilmesini “eşitlik / eşit vatandaşlık” anlayışından ayrı ele alınamayacağını da anlatmış oluyor. Anlatıyor anlatmasına da, sorun anlatmakta değil anlayabilmekte. Ve de anlayanların, anlamayanlara anlatabilmesinde.
90’lı yılların seçimlerinde öne çıkan, seçmenlerin bir partiden bir diğer partiye savruluşlarının ifade ettiği arayıştır. Ancak bu arayışlar sürecinde, her türlü örgütleşmenin önünün kesildiği ortamlarda seçmenlerin otoriteye tapar bir konuma geliverişleri de, gerçeğin bir başka ifade biçimi olsa gerek.
Haklarının gaspı anlamına gelse de, seçim barajını bir kez aşan partilerin geriye dönüp bakmadan, “ben nasıl aştıysam, diğerleri de öyle aşsınlar” diyen anlayışları, bu hak gaspını kabul edilebilir kılmaz.
Kaldı ki bu yaklaşım; hakların verilmeyip de alınan şeyler olduğunun da açık bir göstergesi. Ayrıca hakların kazanılmasının yanı sıra, kazanılan hakların korunmasının da ne kadar önemli olduğu, Türkiye’de yaşanılan süreçlerle açıklık kazanmıyor mu? Söz konusu olan insan hakları bile olsa... (ST/HK)
Fotoğraflar:
Manşet: 1991 Seçimleri öncesi parti liderleri TRT'deki seçim programı. AKP iktiradıyla unutulan bir ayrıntı: O yıllarda parti liderleri halkın karşısına çıkıp soruları yanıtlıyordu.
2- Parti lidarleri Anıtkabir'de. Sağdan sola Bülent Ecevit (DSP), Necmettin Erbakan (RP), Mesut Yılmaz (ANAP), Süleyman Demirel (Cumhurbaşkanı), Erdal İnönü (SHP), Alpaslan Türkeş (MHP).
3- DEP milletvekili Orhan Doğan 1994'te Meclis'te gözaltına alınırken.
90'LARIN HAK MÜCADELELERİ YAZI DİZİSİ |
* 90'ların Hak Mücadeleleri'ne Başlarken - Nadire Mater BİR DAKİKA KARANLIK EYLEMİ * Faksla Yayılan Çağrı: Sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık - Elif İnce * Ergin Cinmen Anlattı: Bir Dakika Karanlık: 'Minimum Seviyede' Bir Eylem * Bir Dakika Karanlık ve 28 Şubat - Elif İnce * Bir Dakika Karanlık'ın Yargılattığı "Susurluk Çetesi" - Elif İnce 90'LARDA LGBTİ HAREKETİ * LGBTİ: Kaldırımın Altından Gökkuşağı Çıkıyor - Elif İnce * 93’ün Yasaklı Onur Yürüyüşü - Elif İnce * LGBTİ 2014 - Elif İnce İNSAN HAKLARI MÜCADELESİ * İnsan Hakları Mücadelesiyle 90'ları Aşmak - Hüsnü Öndül VİCDANİ RET * Vicdani Ret: 25 Senedir "Halkı Askerlikten Soğutuyorlar" - Elif İnce * 2014: 400’e Yakın Retçi Var, Düzenleme Yok - Elif İnce * Yıl 1990: Vedat Zencir'in Vicdani Ret Açıklaması KÜRT HAREKETİ * ''Kürt Sorunu''nda Son 25 Yıl - Yavuz Önen |